Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Trump’ın Hollywood politikası: Küresel işbirliğine vergi engeli

Trump’ın Hollywood’un küresel egemenliğini güçlendirmek için aldığı vergi kararı, sadece ekonomik bir önlem değil, aynı zamanda film endüstrisinde küresel işbirliğine sınır getirme stratejisidir

Trump'ın Hollywood'un küresel egemenliğini güçlendirmek için aldığı vergi kararı, sadece

ABD Başkanı Donald Trump, geçen haftalarda ölmekte olan Hollywood’u kurtarmak için yabancı yapım filmlere yüzde 100 gümrük vergisi uygulanacağını açıkladı. Trump’ın Hollywood’un önünü açmayı amaçladığı bu yaptırım kararı, küresel film pazarında payı artan Çin ve Hindistan (Bollywood) ile yurt dışında film maliyetlerini daha uygun şekilde karşılayan ABD film yapımcılarına yönelikti. Aynı zamanda Trump, ABD-Meksika sınırında yapımına devam eden mültecilerin ülkeye girişini engelleyen duvarın bir benzerini de Hollywood’a koymayı hedefliyor.

Hollywood bir kültürel çıktı mı, maliyet girdisi mi?

Trump’ın Hollywood’un küresel egemenliğini güçlendirmek için aldığı vergi kararı, sadece ekonomik bir önlem değil, aynı zamanda film endüstrisinde küresel işbirliğine sınır getirme stratejisi. Zira Hollywood filmlerinde yalnızca büyük dağıtım firmalarının etiketi değil işbirliği desteği aldıkları onlarca ülke ve firmanın da logosu görülüyor.

Trump aldığı bu kararla, Hollywood yapım şirketlerinin maliyetleri düşürmekten çok, güçlü bir kültürel hakimiyeti sürdürmeyi tercih ettiğini doğruluyor. Hollywood, ucuz iş ve işçi imkanını arayan bir kapitalist tercihten öte kapitalizmin kültürel ajandasının ABD’de kalarak devam ettirilmesine zorlanıyor.

Zor durumdaki stüdyolar, düşen maliyetler

Trump’ın getirmeye çalıştığı bu yaptırım kararı iktisadi yönden kendisini destekliyor. ABD’de film üretimi 2003’te 593 iken 2023’te 510’a düştü. Aynı dönemde Hindistan, Çin ve Japonya film üretiminde ciddi yükseliş göstererek ABD’yi geride bıraktı. Grevler, salgın, yüksek işçilik maliyetleri, vergi teşviklerinin yetersizliği ve doğal afetler gibi birçok faktör Hollywood’u zayıflatırken, İngiltere, Kanada ve Avustralya gibi ülkeler cazip teşvik paketleriyle yapımları kendi topraklarına çekmeyi başardı. Trump bu kaybı bir tür “kültürel kaçak üretim” olarak okuyor ve gümrük vergisiyle yeni bir duvar örüyor. Trump’ın duvar stratejisi, Hollywood’u ekonomik bir merkez olarak tahkim etmekle kalmıyor aynı zamanda kültürel hegemonyasına başka ülkeleri dahil etmeyen bir politikayı da sürdürmesini sağlıyor.

Ulus ötesi sinema ve ABD’nin monoblok kültürü

Ancak çağdaş sinema, ulusal sınırlarla tanımlanamayacak kadar çok katmanlı ve iç içe geçmiş durumda. “Görevimiz Tehlike 6” gibi çok uluslu ortak yapımlar, hangi filmin “Amerikan” olduğunu tanımlamayı güçleştiriyor. Greta Gerwig’in “Küçük Kadınlar” filmi, kostümleri İngiltere’de üretilse de anlatısı, sermayesi ve çekim mekanlarının önemli bir kısmı Amerikan kimliği taşıyor. Dolayısıyla Trump’ın önerisi, bu çapraz üretim gerçekliğiyle çelişiyor ve pratikte uygulanması oldukça zorlaşıyor. Trump’ın tercihi, üretim süreçlerini ABD’ye kaydırmayı hedefliyor çünkü kültür etiketi ABD olarak belirlenince, maliyetlerin de ABD’de oluşması gerektiği politikası bu yaptırım önerisinin temelinde yer alıyor.

Yabancı yapım ve yapımcılara karşı iç pazarın korunması anlayışı, ABD’nin sadece ulusal politikası olmakla kalmayıp, aynı zamanda dış politikasının da bir yansımasıdır. Hollywood’un küresel politikası, 1930’larda farklı ülkelerde kendi dillerinde dublajlı film yapımını teşvik eden emperyal bir kararı, yeni vergilerle destekleyerek, dünyadaki popüler kültürde ABD’nin etkisini artırmaya devam ediyor. Bu da küresel kapitalizme entegrasyon sürecinin bir parçasıdır.

Film üretimi ve dağıtımı genellikle ABD kaynaklı yeni dijital platformlar üzerinden yapılıyor. Bu durum, Trump’ın küresel kültürel üstünlüğünü kaybedeceği endişesini yersiz kılıyor gibi görünse de; Çin ve Hindistan sinemaları kendi bölgelerinde güçlü hale gelerek büyük izleyici kitlelerine ulaşıyor. Bu gelişme ise Trump’ın endişelerinin tamamen haksız olmadığını gösteriyor. Ancak Çin ve Hindistan ile diasporalarındaki yurttaşlarını önceliklendiren film ağı, şimdilik Hollywood’un belirleyici eğilimlerini değiştirecek düzeyde değildir.

Küresel endüstriyi yalnızca filmlerle sınırlandırmadığımızda aslında dizi kültürünün yükselişiyle film kültürünün düşüşü arasında bir paralellik kurabiliriz. Dizilere kaynaklık eden Netflix, HBO, Amazon gibi yeni yapım ve dağıtıcılar, filmlerle karşı azalan ilgiyi aslında dizilerde tutuyor.

Trump, Hollywood’un ABD’nin kültürel temsilcisi olan geleneksel rolünü, yabancı yapım filmlere vergi uygulayarak sürdürmeyi amaçlıyor. ABD’nin bu adımları, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası birçok ulusal sinemanın üretimini zorlaştıran, ancak Hollywood filmlerinin yurt dışında gösterimini kolaylaştıran sürecin devam ettirilmesi niyetini yansıtıyor. Bu durum, klasik emperyal akışta olduğu gibi ana üretici ülkenin merkezde, izleyici ülkelerin ise çevrede yer aldığı bir dengeyi koruyor.

Trump’ın önerisi, Hollywood’u Amerikan kültürünün en önemli simgelerinden biri olarak koruma amacı taşıyan kültürel bir refleks olarak değerlendirilebilir. Ancak bu refleks, küresel rekabetin doğasını ve modern sinemanın çok uluslu karakterini göz ardı ediyor. Kaldı ki ortada hala ABD’nin rekabeti ortadan kaldırıcı film politikaları ve yapım gücü bulunuyor.